Kaç kere insan insana cehennem olabilir dünya içinde? Henüz kopmamışken kopması gereken. Hangi kehanetler, rivayetler tek tek yaşanmalıdır ki anlasın insanoğlu? Ama hiç anlamadı mı yoksa anlamazlığa mı verdi topraktan gelen? Topraktan gelen toprağa ihanet etti, yıktı, yaktı, tahribe uğrattı, çıktı üzerine tepindi durdu. Topraktan gelen hissetmedi mi bedeninde toprağın yanışını? Tüm bedenini saran damarlarında bir lav gibi dolaşıp durmadı mı o kıvılcımlar? Hisseden oldu ihanet eden de oldu. Topraktan gelen acıyorsa toprağa, ihanet eden bedeninde başka ne vardı, ne karışmıştı? Umay Ana fısıldadı ve anlattı toprakla yanana, geçecek dedi. Sen ihanet etmediysen kavuşacaksın gerçek düzene estirdi rüzgarı, dindirdi ateşi, serinlik verdi toprağa, topraktan gelenin bedenine, yüreğine.
Ama koparmak istiyor insanoğlu kopması gerekeni erkenden, kendi düzenini kurabilmek için, karışıyor esas düzene. Yazık ediyor onlarca nefese, sese. Bilmiyor ki her şeyin bir düzeni, akışı, yaşanışı var. Önüne geçmeye kalkarsa zarar görecek diyor Umay Ana duymasını, görmesini bilene… Duymuyor, bakmıyor bile ihaneti seçen. Yüzyıllardır böyle olagelmiş, bir düzenle yaşamış topraktan gelen. Anlatılanı bilmiş, yaşamış kıymet veren bırakmış nesillere. Umay Ana anlatmıyor yaşatıyor ihanet edene, o kendi planına çevirmeyi deniyor, yeniden ihaneti seçiyor, merhamet edilecekken kendisine belki, itiyor elinin tersiyle.
Evren hep affetmeyi seçer, hep merhamet eder yaradan, içerde taşımalı insanoğlu vicdan. Yıktığını, yaktığını belki geri getiremezsin ama denemelisin yeniden hayat vermeyi, istemelisin. Topraktan geldin karıştı içine ihanetin ateşi söndürmelisin, yeniden duymalısın Umay Ana’nın sesini, sana serinlik üflemesini, ateşini dindirmesini… Ama hesap vermelisin önce. Neden ihanet ettiğini anlatmalısın, bir cezan vardır çekmelisin de…
Kararı Umay Ana verir. O ki berekettir, üreten, yeşerten, doğuran…Tanrıçadır, iyedir, ruhtur. Onu tanı ve bil insanoğlu. Onu yaşa, yaşat, anla, anlat. Bir kuş görürsen heyecanlan, senin koruyucun olduğunu hisset, ihanet etme topraktan gelen. Toprağa döneceksin ve sonra yeniden geleceksin ruhunla. Verecek kararı Umay Ana ve bunu bildirecek sana.
Kopması gerekenin vakti geldiğinde pişman olacak insanoğlu, kendi kurmak için tepindiği düzenin kurulamadan yıkılışını seyredecek. Kaos olacak ki sonra düzen gelecek. Sonsuz bir düzen. O ebedi düzen geldiğinde, kurulduğunda en başa iyilik, pınarlardan dolup taşan o berraklığa eşlik edecek yeşil sarmaşıklar, dolanacak süsleyecek her yeri güneşin altın okları yayılacak aydınlatacak tüm her yeri. Ellerinde lirleriyle köşelerden sevgi dolu, huzurlu bir melodi yayacak melek motifliler. Gülüş sesleriyle yankılanacak ebedi düzen, sürecek sonsuza dek. Topraktan gelen toprağa değer vererek büyüyen ve bu düzene gelen her bedenin içinde bir su serinliği hissi dolaşacak. İçlerinde tüm evrene yayılmaya hazır bir iyilik ışığı taşıyacak ve bunu gittikleri her yerde hissettirecekler. Altın rengi bir ışık hüzmesi yayacaklar tüm evrene, bu düzen parıl parıl parlayacak. Adına cennet dediğimiz bu güzelliği önce insanoğlu içinde yaşatmayı öğrenecek!